Sürünün Yükselişi
Gul’dan ve Gölge Konseyinin gizli kontrolü altında orklar giderek daha da saldırganlaşıyorlardı. Büyük arenalar inşa ederek savaş yeteneklerini buralarda kullanmaya başladılar. Bu zamanlarda sadece birkaç klan şefi artan yozlaşmaya karşı gelmişti. Frostwolf klanından Durotan, orkları artan nefret ve öfkelerine karşı uyardı ancak sözleri ciddiye alınmadı. Warsong klanının şefi Grom Hellscream gibi güçlü şefler yaşanan savaş çağında öne çıkmaya başlamıştı.
Orkların neredeyse hazır olduğunu gören Kil’jaeden, onların en üst seviyede sadakat göstereceklerinden emin olmak istiyordu. Gölge Konseyinde alınan kararla, yaşayan bir ölüm makinesi olan Mannoroth’u çağırdı. Gul’dan bütün klan şeflerini çağırarak, Mannoroth’un kanından içerlerse yenilmez olacaklarını söyledi. Grom Hellscream önderliğinde, Durotan dışındaki bütün klan şefleri kandan içerek kaderlerini Burning Legion’un köleleri olacak şekilde bağladılar. Mannoroth’un öfkesiyle güçlenen şefler farkında olmadan halklarını da Lejyon’un köleleri haline getirmişlerdi.
Mannoroth
Bu lanetin sonucu gözleri dönen orklar önlerine çıkan her şeyi yok etmek için yanıp tutuşuyorlardı. Zamanın geldiğini anlayan Gul’dan bütün klanları birleştirerek tek bir durdurulmaz Sürü (Horde) yarattı. Hellscream ve Orgrim Doomhammer gibi şeflerin Sürünün başına geçmek istediklerini bilen Gul’dan kendi kontrolünde olan bir kukla şef seçmeyi uygun buldu. Vahşi bir savaş lordu olan Blackhand, Sürünün başına getirildi. Yeni komutanlarıyla yeteneklerini test etmek isteyen orklar ilk hedef olarak basit draeneileri seçtiler.
Blackhand
Birkaç ay içerisinde bütün hemen hemen bütün draeneiler yok edilmişti. Elde edilen zafer karşısında Gul’dan Sürünün gücüne ve kudretine olan inancı artmıştı. Ancak savaşacak düşman olmadığı zaman durmak bilmez öldürme isteklerini kontrol edemeyen orkların birbiriyle savaşmaya başlamasında çekiniyordu.
Sonunda Kil’jaeden Sürünün hazır olduğuna ikna olmuştu. Orklar, Burning Legion’un en büyük silahı olmuşlardı. Kil’jaeden bu bilgiyi efendisine iletti ve Sargeras artık intikam vaktinin sonunda geldiğini biliyordu.
Kara Kapı ve Stormwind’in Düşüşü
Kil’jaeden, Azeroth’un istilası için hazırlıklarını sürdürürken, Medivh de ruhu için Sargeras ile mücadele ediyordu. Stormwind’in asil hükümdarı Kral Llane eski dostunun ruhunu rahatsız eden karanlığın farkındaydı. Endişelerini baş muhafızı olarak atadığı Anduin Lothar ile paylaştı. İkisi de Medivh’in yavaş yavaş ilerleyen deliliğinin gelecek dehşetin kaynağı olacağını hayal bile edemezdi.
Medivh
Sargeras, eğer Sürüyü Azeroth’a getirirse Gul’dan’ çok daha büyük güçler vereceğine söz verdi. Medivh aracılığıyla Sargeras warlocka eğer Aegwynn’in parçaladığı vücudunun denizler altındaki yerini bulursa onu yaşayan bir tanrıya dönüştüreceğini söyledi.Gul’dan, Azeroth’un sakinlerini yendikten sonra efsanevi mezarı bularak büyük güçlere kavuşmayı kabul etti. Sürünün amaçlarına hizmet edeceğine ikna olan Sargeras istila emrini verdi.
Beraber bir çabayla, Medivh ve Gölge Konseyinin warlockları Kara Kapı diye bilinen boyutlar arası geçişi açtılar. Kapı Dreanor ile Azeroth’u birbirine bağlıyordu ve içinden orduların geçmesine izin verecek kadar büyüktü. İlk önce gözcüler gönderen Gul’dan bölgenin yapısını ve fethedilecek yerleri belirlemek istiyordu. Dönen gözcüler Gölge Konseyine Azeroth’un alınmaya hazır olduğunu belirttiler.
Gul’dan’ın yaptıklarının orkların sonununu getireceğine inanan Durotan bir kez daha warlocklara karışı halkını uyardı. Warlockların orkların ruhlarının saflığını yok ettiğini ve bu istilanın sonlarını getireceğini söyledi. Bu kadar popüler bir kahramanı öldürme riskini almak istemeyen Gul’dan Durotan ve Frostwolf klanını yen dünyanın uzak topraklarına sürdü.
Kara Kapı (Dark Portal)
Sürgün edilen Frostwolf klanının peşinden çok az sayıda ork gelmeyi tercih etti. Stormwind’in doğusunda bir yer olan Kara Bataklık bölgesine bir yerleşim kurdular. Yeni alanlar keşfetmeye çıktıklarında hemen Stormwind’in savunucularıyla karşılaştılar. Bu karşılaşmalar genelde fazla uzamadan bitiyor ve tarafların birbirlerinin güçlerini ve zayıflıklarını öğrenmesine yardım ediyordu. Llane ve Lothar orkların gerçek sayısı hakkında bir bilgi edinememişlerdi ve sadece tahminler üzerine hareket ediyorlardı. Birkaç yıl sonra ork Sürüsünün büyük bir kısmı kapıdan geçip Azeroth’a ulaşmıştı, Gul’dan insanlara yapılacak asıl saldırının zamanının geldiğine kanaat getirdi. Sürü bütün gücü ve kudretiyle hiçbir şeyden haberi olmayan Stormwind’e doğru harekete geçti.
Kral Llane Sir Anduin Lothar
Azeroth’un güçleriyle Sürü çarpışırken, iki orduda da iç sorunlar baş gösteriyordu. Orkların Azeroth’u ele geçirebileceğine inanmayan Kral Llane, Stormwind kalesinin içinde pozisyonunu korumayı tercih ediyordu ancak Sir Lothar savaşın doğruca düşmanın üzerine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu ve düşünceleri ile krala olan sadakati arasında kalmıştı. Düşünceleri doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden Lothar , Medivh’in genç çırağı Khadgar’ın yardımıyla onun kalesi olan Karazhan’a saldırdı. Khadgar ve Lothar ruhu ele geçirilmiş Koruyucuyu yenmeyi başardılar. Medivh’in vücudunu öldürerek Sargeras’ın ruhunu boşluğa sürgün ettiler aynı zamanda Medivh’in saf ve temiz ruhu da kurtulmuştu ve sonsuz boşlukta uzun süre yaşayacaktı.
Orgrim Doomhammer
Stormwind
Medivh’in yenilmesine rağmen Sürü Stormwind orduları karşısında üstünlüğünü koruyordu.Sürünün zaferi yaklaşırken en büyük ork şeflerinden biri olan Orgrim Doomhammer halkına yayılan ahlaksızlık ve yozlaşmanın farkına vardı. Eski yoldaşı Durotan sürgünden dönerek ona Gul’dan’ın ihanetinden bahsetti. Buna karşılık olarak Gul’dan’ın suikastçileri bir bebek olan oğlu dışında Durotan ve ailesini öldürdüler. Doomhammer’dan habersiz Durotan’ın bebek oğlu Aedelas Blackmoore isimli bir insan subayı tarafından bulunmuş ve köle yapılmıştı.
Durotan’ın ölümüyle çılgına dönen Orgrim, halkını bu şeytani yozlaşmadan kurtarıp savaş lordu olmak için Gul’dan’ın kuklası Blackhand’i öldürdü. Orgrim’in yönetiminde Sürü sonunda Stormwind Kalesini kuşattı. Orkların gücünü hafife alan Kral Llane umutsuzca krallığının yeşil derili istilacılar tarafından yok edilişini izledi. Llane, Gölge Konseyinin en yetenekli suikastçilerinden olan Garona tarafından öldürüldü.
Karazhan’dan dönen Lothar ülkesini kurtarmayı umuyordu. Onun yerine döndüğünde yurdunun yıkıntılarıyla karşılaştı. Ork Sürüsü çevredeki bölgeleri ele geçirmeye devam etti. Saklanmak zorunda kalan Lothar ve adamları anayurtlarını ne pahasına olursa olsun geri alacaklarına ant içtiler.
Lordaeron İttifakı
Lord Lothar, Stormwind Kalesindeki yenilgiden sonra, Azeroth ordularından kalanları toplayarak kuzeye Lordaeron’a büyük bir göç başlattı. Kontrol edilmezlerse orkların bütün insanlığı yok edeceğine kanaat getiren yedi insan ulusunun liderleri Lordaeron İttifakını kurarak birleşmeye karar verdiler. Neredeyse üç bin yıldır ilk defa Arathor’un bölünmüş halkları tek bir bayrak altında toplanmışlardı. İttifak güçleri Başkomutanı olarak atanan Lord Lothar, ordularını orkların gelişine karşı hazırlamaya başladı.
Lordaeron İttifakı Sancağı
Kurmayları, Uther the Ligthbringer, Amiral Daelin Proudmoore ve Turalyon’un yardımıyla Lothar, Loraderon’daki diğer ırkları yaklaşan tehdit karşısında uyardı ve yardım istedi. Ironforge cüceleri ile Quel’Thalas’tan gelen az sayıda ulu elf ittifaka katıldı. Anasterian Sunstrider tarafından komuta edilen elfler yaklaşan sorun ile büyük ölçüde ilgisizdi ancak Arathi soyundan olanlara geçmişten gelen bağları nedeniyle yardım etmek zorunda kaldılar.
Savaş Şefi Doomhammer tarafından yönetilen Sürüye Dreanor’dan gelen ogreler ve Amani trolleri de katılmıştı. Cüce krallığı Khaz Modan’ı ve Lordaeron’un güneyini fethetmek için Sürü yola çıktı.
Ogre
İkinci Savaşın muharebeleri büyük deniz savaşlarından havada it dalaşlarına kadar çeşitlilik gösteriyordu. Sürü, Şeytan Ruhu (Demon Soul) adlı kutsal nesneyi bularak bunu Ejderha Kraliçesi Alexstrasza’yı köleleştirmek için kullandı. Yumurtalarını yok etmekle tehdit eden Sürü, Alexstrasza’yı yetişkin çocuklarını savaşa sokması için ikna etti. Asil kızıl ejderhalar Sürü için savaşmak zorunda kaldılar.
Savaş Khaz Modan, Lordaeron ve Azeroth’a kadar yayılmıştı. Kuzeyde Sürü, Quel’Thalas’ın sınırlarına kadar gelmişti. Lordaeron’un şehirleri ve kasabaları yok edilmişti. Destek güçleri olmamasına rağmen Lothar ve müttefikleri düşmana direnmeye devam ediyordu.
Sürünün, İttifak karşısında zaferi neredeyse kesinleşmiş ve savaş sona ermek üzereyken Azeroth’taki en güçlü iki ork arasında korkunç bir anlaşmazlık baş gösterdi. İttifak’ın son kalıntılarını da ortadan kaldıracak olan, Lordaeron’un başkentine son saldırıya hazırlanırken Gul’dan ve adamları ordudan ayrılarak denize açıldı. Gul’dan’ı ihanetiyle adamlarının hemen hemen yarısını kaybeden ve çılgına dönen Doomhammer geri çekilmek ve İttifak karşısında alınacak mutlak zaferden vazgeçmek zorunda kaldı.
Güce aç olan Gul’dan denizin dibinde olan ve kendisine muhteşem güçler getireceğini inandığı Sargeras’ın Mezarı’nı (Tomb of Sargeras) umutsuzca aramaya koyuldu. Halkını Burning Legion’ın kölesi haline getiren Gul’dan, Doomhammer’ın düştüğü zor durumu hiç düşünümüyordu. Stormreaver ve Twiligt’s Hammer klanlarıyla beraber Sargeras’ın Mezarı’nı denizin dibinden çıkarmayı başardı ancak kapılarını açtığında karşısına sadece çıldırmış yaratıklar çıktı.
Kaçan orkları ihanetleri yüzünden cezalandırmak isteyen Doomhammer Gul’dan’ı öldürmek ve kaçan klanları geri getirmek için askerlerini yolladı. Gul’dan, dikkatsizliği yüzünden serbest bıraktığı yaratıklar tarafından öldürülmüştü. Liderleri öldükten sonra kaçan klanlar rahatlıkla yakalandı. İsyan bastırılmasına rağmen Sürü verdiği kayıpları toparlayamadı. Gul’dan’ın ihaneti İttifak’a sadece umut değil toparlanıp karşılık vermek için zaman kazandırdı.
Sürünün içten çöktüğünü gören Lothar, güçlerini toplayarak Doomhammer’ı güneye sürdü. İttifak güçleri geri çekilen Sürüyü volkanik kale Blackrock Spire’da tuzağa düşürdü. Lothar savaşta öldüyse de, Turalyon İttifak güçlerinin başına geçerek orkları Hüzünlü Bataklıklara (Swamp of Sorrows) kadar sürdü. Dreanor ile bağlantıyı sağlayan kapı olan Kara Kapıyı yok etmeyi başaran Turalyon orkların destek kaynağını kesmiş oldu. Desteksiz kalan ve iç çarpışmalardan zayıf düşen Sürü, İttifak güçleri karşısında yenilgiye uğradı.
Turalyon
Dağılmış ork klanları kuşatıldı ve hepsi toplama kamplarına konuldu. Sürü yenilmiş olmasına rağmen bazıları barışın uzun sürmeyeceğinden şüphe ediyorlardı. Tanınmış bir Baş-büyücü olan Khadgar, İttifak güçleri komutanlarını Kara Kapının kalıntılarını gözleyebilecekleri ve Dreanor’dan başka saldırı olmamasını sağlayacak Nethergarde kalesini yapmaları konusunda ikna etti.
Dreanor’un İstilası (Warcraft II –X Beyond The Dark Portal)
İkinci Savaşın alevleri soğuduktan sonra, İttifak ork tehditini durdurmak için agresif adımlar atamaya karar verdi. Esir düşen orkları tutmak için güney Lordaeron’da büyük çalışma kampları inşa edildi. İttifak’ın tecrübeli askerleri ve paladinleri tarafından korunan bu kamplar büyük bir başarı örneği oldu. Esir orklar her ne kadar gergin ve sinirli bir şekilde tekrar savaşmak isteseler de hapishane-kale Durnholde ‘u merkez alan kamp koruyucuları barışı korumayı ve güçlü bir düzen sağlamayı başardılar.
Ancak cehenneme dönen Dreanor’da hiçbir şeyden habersiz bekleyen İttifak’a karşı yeni bir ork ordusu hazırlanmıştı. Gul’dan’ın eski hocası Ner’zhul kalan ork klanlarını toplayarak kendi bayrağı altında birleştirdi. Shadowmoon klanının yardımıyla, yaşlı şaman Dreanor’da başka dünyalara açılan bir çok kapı açmayı planlıyordu. Bu yeni kapılara gereken gücü sağlamak için Azeroth’tan birkaç kutsal eşyaya ihtiyaç vardı. Bunları elde etmek için Ner’zhul Kara Kapıyı açarak hizmetkarlarını Azeroth’a yolladı.
Grom HellscreamKilrogg Deadeye
Grom Hellscream ve Kilrogg Deadeye gibi tecrübeli şefler tarafından yönetilen yeni Sürü, İttifak savunmasını şaşırtarak hızlıca kırsal alanlara ilerlediler. Ner’Zhul’un emriyle ihtiyaçları olan kutsal eşyaları hızlı bir şekilde toplayıp Dreanor’a geri döndüler.
Orkların tekrardan bir istilaya hazırlandığına kanaat getiren Lordaeron kralı Terenas en güvendiği komutanlarını bir araya getirdi. General Turalyon ve Baş-büyücü Khadgar’a Karı Kapının öte yanına bir keşif gücü göndererek ork tehditini tamamen ortadan kaldırmalarını emretti. Turalyon ve Khadgar’ın güçleri Dreanor’a ayak basar basmaz Ner’zhul’un güçleriyle çarpışmaya başladılar. Ulu elf Alleria Windrunner, cüce Kurdran Wildhammer ve tecrübeli asker Danath Trollbane’in yardımlarına rağmen Khadgar, Ner’zhul’un yeni kapıları açmasına engel olamadı.
Kapılar sonunda açılmıştı fakat Ner’zhul ödeyeceği korkunç bedeli önceden görememişti. Kapıların açığa çıkardığı büyük güç Dreanor’u parçalamaya başlamıştı. Turalyon’un güçleri Azeroth’a dönebilmek için umutsuzca savaşırken Dreanor kendi kendini yok etmeye başlıyordu. Grom Hellscream ve Kilrogg Deadeye, Ner’zhul’un planlarının ırklarını tamamen yok edeceğinin farkına varıp kalan orkları toplayarak Azeroth’a kaçmayı başarabildi.
Dreanor’da , Turalyon ve Khadgar kendilerini feda ederek Kara Kapıyı bu taraftan yok ederek yok etmeye karar verdiler. Adamlarının ve kendilerini hayatlarına mal olsa bile Azeroth’un kurtuluşunun tek yolunun bu olduğunu biliyorlardı. Hellscream ve Deadeye insan hatlarını yararak Kara Kapı yok edilmeden Azeroth’a geçebildiler. Onlar ve Azeroth’ta kalan diğer orklar için artık geri dönüş kalmamıştı.
Ner’zhul ve ona bağlı Shadowmoon klanı yeni açılan kapıların en büyüğünden kaçmayı başardılar. Dev volkanik patlamalar Dreanor’un kıtalarını parçaladı, denizler kabardı, seller dört bir yanı sardı en sonunda dev bir patlamayla Dreanor neredeyse yok oldu.
Lich Kralın Doğuşu
Ner’Zhul ve takipçileri Büyük Karanlığın içinde dünyaları bağlayan bir yer olan Twisting Nether’a kaçtılar. Kil’jaeden’i orada onları beklerken buldular. Ner’Zhul’ün isteklerine karşı gelmesine hala öfkeli olan ve intikam yemini eden Kil’jaeden yaşlı şamanın vücudunu yavaş yavaş parçaladı. Kil’jaeden şamanın ruhunu canlı tuttu ve vücutsuz olarak acılar içinde bıraktı. Ner’Zhul, Kil’jaeden’den kendisini öldürmesini ve ruhunu serbest bırakmasını istesede, Kil’jaeden uzun zaman önce yaptıkları Kan Paktının halen sürdüğünü ve hizmet edeceği bir amacının olduğunu söyleyerek onu reddetti.
Orkların, Burning Legion için dünyayı ele geçirmeyi başaramaması Kil’jaeden’İ yeni bir ordu arayışına itti. Yeni ordu orklarda olduğu gibi basit rekabetler ve iç sorunlar nedeniyle yenilgiye uğramayacak türde bir ordu olmalıydı. Acımasız, tam itaatkar ve akılları sadece görevlerine odaklı olmalıydı. Kil’jaeden artık bir kez daha başarısız olamazdı.
Ner’Zhul’un ruhunu elinde tutan Kil’jaeden ona son bir kez Lejyon’a hizmet etme şansı tanıdı başaramazsa sonsuz işkencelere maruz kalacağını söyledi. Bir kez daha Ner’Zhul anlaşmayı kabul etti. Ner’Zhul’un ruhu çok sağlam bir buz kalıba konuldu. Şeytani güçlerle donatılan Ner’Zhul inanılmaz güçte bir varlık haline geldi. Ner’Zhul adıyla tanınan ork artık yoktu, Lich Kral doğmuştu.
Ner’Zhul’un sadık takipçileri şeytani enerjiler sayesinde değişime uğramıştı. Ölseler bile sorgusuz sualsiz emirlere uymaya devam edeceklerdi.
Zamanı geldiğinde, Kil’jaeden, Lich Kral’a yaratılmasının sebebi olan görevi anlattı. İnsan uygarlığını yok edecek bir salgın yaratılacak ve Ner’Zhul’un görevi bunu Azeroth’a yaymak olacaktı. Salgından ölenler Ölmeyen (undead) olarak kalkacak ve ruhları ebediyen Ner’Zhul’ün emrinde olacaktı. Eğer bu görevi başarabilirse Kil’jaeden, Ner’Zhul’a ruhunu serbest bırakıp yeni bir vücuda yerleştireceğine dair söz verdi.
Ner’Zhul’ün anlaşmayı kabul etmesine rağmen Kil’jaeden kuklasının sadakatinden şüpheliydi. Lich Kralı bedensiz ve buz bir kalıbın içinde tutmak kısa vadede çözüm olabilirdi ama Kil’jaeden onu sürekli göz altında tutmanın faydalı olacağını biliyordu. En seçkin adamlarından, vampirik Korku Lordlarından (dreadlords) Ner’Zhul’ü kontrol etmesi için çağırdı. En güçlü ve acımasız Korku Lordu olan Tichondrius salgının etkisini ve Lich Kralının öldürme arzusunu görünce çok etkilendi.
Buz Tacı ve Donmuş Taht
Kil’jaeden, Ner’Zhul’ün buz içindeki ruhunu Azeroth’a yolladı. Bir göktaşı gibi, soğuk kıta Northrend’ düşen sert kristal Buz Tacı buzuluna gömüldü. Donmuş kristal içindeki şeytani gücün etkisiyle çevresini bir taht gibi şekilledirdi. Ner’Zhul’ün intikam hırsıyla dolu ruhu artık Donmuş Tahtta oturuyordu.
Lich Kralı Ner'Zhul
Buz Tacı
Üstün zihinsel güçleri sayesinde Ner’Zhul, Northrend sakinlerinin beyinlerini etkilemeye başladı. Fazla bir çaba göstermeden buz trolleri ve wendigolar gibi yaratıkları kölesi haline getirdi. Psişik güçleri neredeyse limitsiz olan Ner’Zhul , güçlerini kullanarak küçük bir ordu oluşturmuştu. Lich Kralı güçlerini kullanmakta ustalaşıyordu ancak korku lordları onu sürekli izliyorlardı. Dragonblight bölgesinde yaşayan küçük bir insan yerleşim bölgesi keşfeden Lich Kralı güçlerini onların üzerinde test etmeye karar verdi.
Salgın donmuş topraklara yayıldı. Ner’Zhul sadece kendi iradesiyle yönetilen salgını insan köyüne yönlendirdi. Üç gün içinde köydeki herkes ölmüştü ancak kısa bir süre sonra hepsi zombiler olarak dirilmişlerdi. Ner’Zhul bu zombilerin düşüncelerini ve ruhlarını kendi ruhuymuş gibi hissediyordu. Bu durum onun olduğundan çok daha fazla güçlenmesine sebep oluyordu. Zombileri kontrol etmek Ner’Zhul için çocuk oyuncağıydı, onları istediği yere yönlendirip istediği düşmana saldırtabilirdi.
İlerleyen aylarda Ner’Zhul salgının gücünü Northrend’de kalan diğer insan yerleşimleri üzerinde de denedi. Ölmeyen ordusu giderek büyüyordu ve gerçek sınavın zamanı yaklaşmaktaydı.
Grim Batol Savaşı
Bu sıralarda güneyin savaş yorgunu topraklarında, Sürü’den geri kalanlar hayatta kalma mücadelesi veriyorlardı. Grom Hellscream ve Warsong klanı yakalanmaktan kurtulabilmişlerdi fakat Deadeye ve klanı Bleeding Hollow yakalanmış ve çalışma kamplarına konmuştu. Kampların koruyucuları sert bir şekilde görevlerini yerine getirmeye devam ediyorlardı.
İttifakın bilgisi haricinde Khaz Modan bölgesinde büyük bir ork gücü bulunmaktaydı. Warlock Nekros liderliğindeki Dragonmaw klanı, ejderha kraliçesi Alexstrasza’yı kontrol etmek için Şeytan Ruhu adı verilen kutsal nesneyi kullanıyordu. Ejderha Kraliçesini tutsak alan Nekros, Wildhammer cücelerinin terkedilmiş kalesi Grim Batol’a yerleşip gizlice bir ordu kurmuştu. Ordusunu ve ejderhaları İttifak’ın üzerine salmak isteyen ve Sürüyü tekrar birleştirip Azeroth’u işgal etmeyi amaçlıyordu. Ancak planları istediği gibi yürümedi: insan büyücü Rhonin önderliğindeki ufak bir güç Şeytan Ruhu’nu yok etmeyi başardı ve Ejderha Kraliçesini özgür bıraktı.
Rhonin
Alexstrazsa ve ejderhaları büyük bir intikam duygusuyla Grim Batol’u paramparça ettiler. Nekros’un Sürü’yü yeniden bir araya getirme rüyası kalan orkların İttifak güçlerini tarafından yakalanıp çalışma kampına gönderilmesiyle son buldu. Dragonmaw klanının yenilgisi Sürü’nün artık sona erdiğinin bir göstergesiydi.
Orkların İnzivaya Çekilişi
Aylar geçtikçe, kalan orklar yakalanıyor ve çalışma kamplarına konuluyordu. Kamplar doldukça, İttifak güçleri Alterac Dağlarının güney bölgelerine yeni kamplar inşa etmek zorunda kaldılar.Büyüyen kampların giderlerini karşılamak için, Kral Terenas, İttifak ülkeleri için yeni bir vergi getirdi. Sınırlar konusu sebebiyle zaten sorunları bulunan İttifak’ta, bu yeni vergi çok büyük bir rahatsızlık yarattı. İnsan halklarını birleştiren kırılgan bağlar her an kopacak duruma gelmişti.
Bütün bu politik karmaşanın arasında, kamp koruyucuları ork esirlerinde rahatsızlık veren bir değişim fark ettiler. Kamplardan kaçma girişimleri ve kendi aralarındaki kavgaları giderek azalıyordu. İnanması güç bir şekilde, Azeroth üzerinde görülen en saldırgan olan orklar savaşma isteklerini kaybediyorlardı. Orkların bu sakinliği ve inzivaya çekilmiş gibi görünen halleri İttifak liderlerinin kafasını karıştırmıştı.
Antonidas
Bazıları sadece orkları etkileyen bir hastalığın ortaya çıktığını söylüyorlardı. Fakat Dalaranlı Baş-Büyücü Antonidas’ın başka bir hipotezi vardı. Ork tarihi hakkında bulabildiği kaynakları araştıran Antonidas, orkların nesillerdir şeytani bir etkinin altında olduklarını öğrendi. Azeroth’u ilk işgal denemesinden bile önce bu etkinin altında olduklarını söyledi. Şeytani varlıkların orkları etkileyip onlara güç, dayanıklılık ve saldırganlık verdiğini belirtti.
Antonidas, orkların bu pasif hallerinin bir hastalık olmadığını bunun yerine warlock büyülerinden uzaklaşmalarının bir etkisi olduğunu düşünüyordu. Belirtiler oldukça açık olmasına rağmen, Antonidas orkların bu durumuna bir çare bulamadı. Zaten diğer büyücüler ve İttifak liderleri okrarlın bu durumuna bir çare bulmanın mantıksız olacağını düşünüyordu, onlar bu durumdan memnundular. Orkların mevcut durmunu düşünen Antonidas, onların bu sorununun çözümünün ruhani olması gerektiğini düşünüyordu.
Yeni Sürü
Çalışma kamplarının baş koruyucusu Aedelas Blackmoore, esir orkların düzenini hapishane-kale Durnholde’dan sağlıyordu. Bir ork sürekli onun dikkatini çekiyordu: on sekiz yıl önce yetim olarak bulduğu ork. Blackmoore bu orku en sevdiği kölesi olarak yetiştirmiş ve adını Thrall koymuştu. Blackmoore, Thrall’ı savaş taktikleri, dövüşme ve filozofi alanlarında eğitmişti. Blackmoore bu orku bir silah olacak şekilde eğitiyordu.
Aedelas Blackmoore
Zorlu geçen yetişme ve büyüme çağına rağmen Thrall, güçlü ve kıvrak zekalı bir ork olmuştu. Kalbinin derinliklerinde köle yaşantısının ona göre olmadığını biliyordu. Olgunluğa eriştiğinde hiç beraber yaşamadığı halkı hakkında bilgiler edinmeye başladı. Yenilgiden sonra çoğu çalışma kamplarına konmuştu ancak bir söylentiye göre orkların lideri Doomhammer Lordearon’dan kaçmayı başarmış ve saklanmıştı. Sadece bir tek klan İttifak’ın gözünden kaçabilmişti.
Bilgili fakat tecrübesiz olan Thrall, Blackmoore’un kalesinden kaçmaya karar verdi. Halkından olanlarla bir araya gelmek istiyordu. Çalışma kamplarını gören Thrall, bir zamanlar kudretli olan ırkını pasif ve her şeyi boş vermiş bir durumda bulmuştu. Bulmayı umduğu onurlu savaşçıları bulamayan Thrall, yenilmemiş tek ork şefi olan Grom Hellscream’i aramaya koyuldu.
İnsanların sürekli peşinde olduğu Hellscream, Sürünün durdurulamaz savaşma isteğini hala içinde taşıyordu. Sadece başında olduğu Warsong klanı ile, Hellscream halkının uğradığı zulme karşı gizli bir savaş veriyordu. Ne yazık ki, Hellscream esir orkların uyuşukluktan vazgeçmelerini bir türlü sağlayamıyordu. Hellscream’in idealistliğinden etkilenen Thrall, Sürüye ve onun savaşçı geleneklerine büyük bir sempati beslemeye başlamıştı.
Gerçek kökenlerini arayan Thrall, kuzeye giderek efsanevi Frostwolf klanını aramaya çalıştı. Gul’dan’ın Frostwolf’ları Birinci Savaşın ilk zamanlarında sürgüne gönderdiğini öğrendi ayrıca kendisinin de orkların ünlü kahramanı, yirmi yıl önce öldürülen Durotan’ın oğlu ve varisi olduğunu keşfetti.
Saygıdeğer şaman Drek’Thar’ın eğitiminde, Thrall Gul’dan zamanında unutulmaya yüz tutan şaman geleneklerini öğrenmeye çalıştı. Zaman içinde Thrall güçlü bir şaman oldu ve kendini Frostwolf klanın şefi olarak ilan etti. Thrall, esir düşen halkını kurtarmak ve şeytani büyünün etkisinden kurtarmaya kararlıydı.
Drek'Thar
Gezileri sırasında Thrall yaşlı Savaş Şefi Orgrim Doomhammer’a rastladı. Thrall’ın babasının yakın arkadaşı olan Doomhammer bu genç orkun peşinden gitmeye karar verdi. Birçok eski şef in desteğini alan Thrall, Sürü’yü tekrar canlandırarak halkına yeniden bir ruhani kimlik verdi.
Halkının yeniden doğuşunu ispatlamak için, Thrall Durnholde’a geri döndü. Eski efendisinin planlarını mahvederek çalışma kamplarını kuşattı ancak zaferin mutlaka bir bedeli olacaktı: bir kampın ele geçirilmesinde Doomhammer öldü.
Savaş Şefi Thrall
Thrall, Doomhammer’ın efsanevi savaş balyozunu ve siyah zırhını alarak yeni Savaş Şefi oldu. Takip eden aylarda küçük fakat hızlı olan Sürü çalışma kamplarını tek tek ele geçiriyordu. Yakın arkadaşı ve hocası Grom Hellscream’den cesaret alan Thrall halkının bir daha hiçbir zaman köle olmamasını sağlamak için çalışıyordu.
Örümcek Savaşı
Thrall Lordaeron’da halkı için özgürlük mücadelesi verirken, Ner’Zhul Northrend’de kendine güçlü bir üs kurmuştu. Buz Tacı Buzulunda inşa edilen kalesini her geçen gün büyüyen ölüler ordusu koruyordu. Lich Kralı bölge üzerinde etkisini genişletirken onun gücüne karşı koyabilen bir krallıkla karşılaştı. Zeki örümcekler tarafından kurulan tarihi yer altı krallığı Azjol–Nerub seçkin askerlerini Buz Tacı üzerine yolluyordu.
Nerubian
Ner’Zhul, Nerubianların salgına karşı dayanıklı olduklarını fark etmişti ayrıca telepatik güçleri de bu yaratıklar üzerinde işe yaramıyordu.
Nerubian örümcek lordları çok büyük ordulara komuta ediyorlardı ayrıca Northrend’in yarısından fazlasını kaplayan yer altı tünellerine sahiptiler. Vur kaç taktikleri kullanarak Lich Kralının kalelerine hasarlar veriyorlardı. Ner’Zhul nerubianlara karşı verdiği savaşı kaba kuvvetle kazanabildi. Korku lordları ve sayısız ölmeyen savaşçılarıyla Azjol-Nerub işgal edildi ve yer altındaki tapınakları ve şehirleri yıkıldı.
Nerubianlar salgına karşı dayanıklı olsalar da , Ner’Zhul gelişen ölüm büyüsü güçleriyle savaşta düşen örümcek savaşçıları kaldırarak onları kendine bağlamayı başarabildi. Karşısında hiçbir rakibi kalmayan Lich Kralı dünyadaki asıl görevine hazırlanmaya başladı. İnsan topraklarına ulaşan zihinsel güçleriyle onu dinleyecek karanlık bir ruh aramaya koyuldu.
Kel’Thuzad ve Belanın Kuruluşu
Lich Kralı’nın çağrısını duyan güçlü kişilerin sayısı çok azdı. Bunların arasında en dikkat çekeni Kirin Tor’un önemli üyelerinden, Dalaran baş-büyücüsü Kel’Thuzad’dı. Yıllar boyu kendi başına buyruk bir şekilde yasaklanmış ölüm büyüsüyle uğraşıyordu.Büyü dünyasında öğrenebildiği her şeyi öğrenmeye çalışan Kel’Thuzad, meslektaşlarının modası geçmiş yaratıcılıktan uzak düşüncelerini gördükçe öfkeye kapılıyordu. Northrend’den gelen sesi duyduktan sonra Kel’Thuzad bütün iradesi ve gücüyle bu sesle iletişime geçmeye çalıştı.
Kirin Tor’un kara büyü bilgisine ulaşmak için yeterli bir yer olmadığına karar veren büyücü, Lich Kralından öğrenebildiği kadar şey öğrenmek istiyordu.
Zenginliklerini ve politik gücünü arkasında bırakan Kel’Thuzad, Kirin Tor’u ve Dalaran’ı sonsuza dek terk etmişti. Karada ve denizde geçen uzun yolculuklardan sonra Northernd’e ulaşabildi. Buz Tacı’na ulaşmak için Azjol – Nerub kalıntılarından geçen Kel’Thuzad, Lich Kralının gücüne bizzat şahit olmuştu. Lich Kralı ile ittifak yapmanın akıllıca bir tercih olacağını düşünüyordu.
Aylarca süren yürüyüşten sonra Kel’Thuzad nihayet Buz Tacı’na ulaşabilmişti. Ner’Zhul’ün kara kalesine doğru ilerlerken ölmeyen gardiyanların sanki onu önceden bekliyorlarmış gibi davranıp yol vermelerine çok şaşırmıştı. Donmuş Tahtın önüne kadar gelen Kel’Thuzad burada ruhunu ölülerin karanlık lorduna teklif etti.
Yeni kölesinden çok memnun olan Ner’Zhul, ona itaati karşılığında ölümsüzlük ve büyük güç vereceğine söz verdi. Karanlık güce kavuşmak için her şeyi yapabilcek olan Kel’Thuzad ilk görevini aldı: İnsanların dünyasına gidecek ve Lich Kralına bir tanrı olarak tapınılan bir din ortaya çıkaracaktı.
Görevini tamamlamasına yardım etmek için Kel’Thuzad’ın insan hali korunmuştu. Yaşlı ve karizmatik büyücü güçlerini kullanarak Lordearon halkını yeni inanca sürükeleyecekti. Dikkatlerini iyice çektikten sonra onlara yeni bir yaşam şekli sunacak ve yeni bir kral tanıtacaktı.
Lordearon’a dönen Kel’Thuzad burada bağlantılarını ve zekasını kullanarak kendi gibi düşünen insanları bir araya getirmeye başladı. Lanetlilerin Mezhebi adını verdiği yeni kurulan kardeşlikte üyelere eşitlik ve sonuz hayat teklif ediliyordu bunun için yapmaları gereken tek şey Ner’Zhul’e kayıtsız şartsız hizmet etmekti. Aylar geçtikçe mezhebe yeni gönüllüler katılıyordu.
Ölüm Büyücüsü Kel'Thuzad
Kel’Thuzad’ın Lordearon’daki başarısından sonra, Lich Kralı insan uygarlığınına yapılacak saldırı için son hazırlıklara başladı. Salgın taşıyıcıları adı verilen eşyalara salgın gücünü ekleyen Ner’Zhul bunların Lordearon’a taşınmasını ve mezhebin kontrolündeki köylere yerleştirilmesini emretti. Bu taşıyıcılar daha sonra salgını tüm Lordearon’a yaymak için kullanılacaktı.
Lich Kralının planı mükemmel işliyordu. Kuzey Lordearon’un köylerine salgın çabucak yayılmıştı. Northrend’de olduğu gibi, salgından ölenler Lich Kralının akılsız köleleri olara diriliyorlardı. Lanetliler Mezhebinin üyeleri de ölüp tekrar dirilerek sonsuz hayata kavuşmak istiyorlardı. Salgın yayıldıkça kuzey bölgelerinin dört bir yanında zombiler dolaşmaya başlamıştı. Kel’Thuzad Lich Kralının büyüyen ordusuna bakarak ona Bela adını verdi. Yakında bu ordu Lordearon kapılarına dayanacak ve dünya yüzeyinden insanlığı silip atacaktı.
İttifak Dağılıyor
Topraklarında kurulan ölüm mezheplerinden habersiz, İttifak liderleri sınır konuları ve politik etkileri konularında tartışma halindeydiler. Lordearon Kralı Terenas en karanlık zamanlarında kurulan ittifağın ömrünün artık sonuna geldiğinden şüpheleniyordu.. Yüksek vergiler ve ork çalışma kamplarının yüksek masrafları Gilneas lideri Genn Greymane gibi liderlerin İttifak’tan ayrılmanın kendilerine fayda sağlayacağını düşünmelerine yol açıyordu.
İşler giderek kötüleşiyordu. Silvermoon’lu ulu efler insanların kötü yönetimlerinin İkinci Savaş’ta ormanlarının yanmasına yol açtığını belirterek, İttifak’tan ayrıldıklarını açıkladılar.
Kral Terenas Menethil II
Kral Terenas, eğer yüzlerce insan hayatını ortaya koymasaydı Quel’Thalas diye bir yer kalmayacağını hatırlatsa da elfler kendi yollarında gitmeye karar verdiler. Elflerin ayrılmasından sonra Gilneas ve Stormgarde şehirleri de İttifaktan ayrıldıklarını açıkladılar.
İttifak dağılmaya başlasa da, Kral Terenas’ın hala güvenebileceği müttefikleri vardı. Kul Tiras lideri Amiral Proudmoore ve Azeroth’un genç kralı Varian Wrynn İttifaka bağlılıklarını açıkladılar. Baş-büyücü Antonidas önderliğindeki Kirin Tor büyücüleri Dalaran şehrinin Terenas’a bağlı kalacağını belirtti. Belki de en rahatlatıcı olanı kudretli cüce kralı Magni Bronzebeard’in Ironforge cücelerinin İttifak’a sonsuza kadar bağlı kalacaklarını açıklamasıydı.
Lordearon’un Belası (Warcraft III : Reign of Chaos)
Aylarca süren uzun hazırlıklardan sonra, Kel’Thuzad Lordearon’da salgını başlatarak ilk darbeyi vurdu. Uther ve paladinleri salgından etkilenen bölgeleri araştırarak bu olaya bir son vermenin yollarını aradılar. Tüm çabalarına rağmen salgın devam ediyor ve İttifak’ı parçalanmanın eşiğine getiriyordu.
Prens Arthas Menethil
Ölmeyen orduları Lordearon’a yayılınca Terenas’ın tek oğlu Prens Arthas Bela’ya karşı savaşın başına geçti. Arthas, Kel’Thuzad’ı öldürmeyi başarsa da Ölmeyen orduları savaşta düşen her askerle sayısını arttırmaya devam ediyordu. Bu durdurulamaz düşman karşısında çılgına dönen Arthas çok uç tedbirlere başvurmaya başlamıştı. Artahs’ın komutanları bu konuda onu uyardılar.
Frostmourne
Salgın tehditini durdurmak için kaynağına, Northernd’e giden Arthas, Lich Kralının etkisine girdi. Halkını kurtaracağına inanarak lanetli kılıç Frostmourne’u aldı. Kılıç ona çok büyük güçler verse de aynı zamanda ruhunu çalarak Arthas’ı Lich Kralının Ölüm Şövalyelerinden biri haline getirdi. Ruhu elinden alınan ve aklını kaybeden Arthas, Bela’yı kendi krallığı üzerine sürdü. Babasını kendi elleriyle öldüren Arthas, Lordearon’u Lich Kralının gücüyle ezdi.
Ölüm Şövalyesi Arthas
Güneş Kuyusu – Quel’Thalas’ın Düşüşü
Düşmanı olarak gördüğü herkesi yok eden Arthas, Kel’Thuzad’ın ruhu tarafından sürekli takip ediliyordu. Kel’Thuzad, Lich Kralının planına göre tekrar diriltilmesi gerektiğini Arthas’a söyledi. Bunun için Arthas’ın Kel’Thuzad’ın kalıntılarını Quel’Thalas’ta bulunun Güneş Kuyusuna getirmesi gerekiyordu.
Arthas, Quel’Thalas’a girerek elflerin dağılmakta olan güçlerine saldırıya geçti. Silvermoon’un generali Sylvanas Windrunner cesurca savaşmasına rağmen yenik düştü ve Arthas Güneş Kuyusuna ulaştı. Gücünün zalim bir göstergesi olarak Arthas, Sylvanas’ı dirilterek onu bir Ölmeyen hizmetkara dönüştürdü.
Lich Kel'Thuzad
Arthas, Kel’Thuzad’ın kalıntılarını Güneş Kuyusuna dökerek onun bir lich olarak dirilmesini sağladı. Çok güçlü bir halde dirilen Kel’Thuzad Lich Kralının planının diğer safhasını açıkladı. Arthas ve ordusu güneye doğru yol almaya başladığında Quel’Thalas’ta yaşayan tek bir elf bile kalmamıştı. Dokuz bin yıldır ayakta duran ulu eflerin görkemli krallığı artık yok olmuştu.
|